Kayserili genel başkan idam istedi

Saadet Partisi Genel Başkanvekili, Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan, İdam cezasının yasalaştırılması çağrısında bulundu.

TIKLA TAKİP ET >

Saadet Partisi Genel Başkanvekili, Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan Saadet Partisi genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin görüşlerini kamuoyu ile paylaştı.

Basın açıklamasında ilk olarak ABD'de yaşanan 11 Eylül saldırılarına değinen Arıkan, 11 Eylül olaylarının Siyonist batı bloğu için bir anahtar koz vazifesi gördüğünü söyledi. Arıkan, ‘Dinamizmini makam ve servet düşkünü yerel politikacılara borçlu olan bu blok, 11 Eylül'de katlettikleri yüzlerce masun insan ve sonrasındaki çeyrek asırda katledecekleri milyonlarca masun insan için bu anahtar kozu kullanmışlar ve kullanmaya da devam etmektedir. Savaş ve terörü lezzet olarak gerçekleştiren bu zihniyet, vaat ettikleri, gibi onlarca İslam ülkesinin haritasına müdahale edemese de büyük ölçüde içişlerini kontrol altına almayı başarmıştır. İlk günden itibaren uyardığımız gibi, yine Saadet Partisi olarak uyarmaya devam ediyoruz: BOP coğrafyamız üzerindeki emellerini idealleştiren emperyalizm ve Siyonizm bugün hala dünyamız için en büyük tehdittir. 11 Eylül saldırıları sadece bir başlangıçtır. Bugün Filistin'de yaşanan trajedi de bu zihniyetin eseridir. Biz SP olarak, Milli Görüşçüler olarak 1960'dan beri haykırıyoruz: D8 ve D60'la Batı bloğunun anlayışını büsbütün çökerteceğiz Dünyaya ‘Yeni Bir Dünya' ilkesini kardeşçe tekrar biz getireceğiz.' dedi.

Açıklamasında 12 Eylül 1980 darbesinin yıl dönümüne de değinen Arıkan, açıklamalarını şöyle sürdürdü: ‘Eylül ayının maalesef bizim için başka anlamları da var. Eylül denilince, ülkemizde 1980'den bugüne akıllara hemen 12 Eylül gelir. Siyasi tarihimizin kara lekelerinden biri olan 12 Eylül ve ardından yaşanan sürecin derin izleri bugün hâlâ siyasi ve sosyal hayatımızda görünür durumda. Aradan geçen 44 yıl sonra bile, hâlâ bu acı tecrübelerden ders çıkarmayanların olduğunu görüyoruz.
12 Eylül'den gereken dersleri çıkararak, ülkemizde hukuk düzenini hâkim kılmak millet iradesini tam manasıyla tesis etmek en öncelikli görevimizdir. Cenab-ı Allah, milletimize bir daha böylesine acılar, ülkemize de böylesine ayıplar yaşatmasın! Milli Görüş hareketi askerî vesayete çok maruz kalmış bir harekettir. Partileri kapanan, lideri tutuklanan, siyasi yaşamı engellenen Milli Görüş tam 55 yıldır vesayet zihniyetiyle mücadele ederek bugünlere gelmiştir. Askeri vesayetin ortadan kaldırıldığı bugünlerde biz; AK Parti iktidarında bir ‘sivil vesayetle' karşı karşıyayız. Askeri veya Sivil, biz bütün vesayetlerin karşısındayız! Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki bunun için mücadelemiz devam edecek, aziz milletimizin talepleri doğrultusunda yürüyüşümüzü sürdüreceğiz.'

Cumhuriyet tarihinde ilk defa atama yapmaksızın yeni eğitim öğretim yılına başlandığını belirten Arıkan, iktidarın eğitim politikalarını ‘Okulların açılmasıyla birlikte de ülkemizin dört bir yanından öğretmen açığı şikayeti gelmeye başladı. Milli Eğitim Bakanı öğretmen ataması yapmak yerine asgari ücretin altında çalıştıracağı öğretmenlerle sorunu çözmeye çalışıyor. Az önce başarılar dilemiştik; ben ayrıca öğretmenlerimize, ücretli öğretmenlerimize, sözleşmeli öğretmenlerimize sabırlar kolaylıklar diliyorum. Bir de velilerimize sabırlar diliyorum. Kırtasiyeye girmek mümkün değil, bugün bankalar kırtasiye ücretlerinden dolayı faizsiz kredi reklamları yapıyor. Okula aç giden, kendisi ve ailesi yoksulluk sınırının altında yaşayan 5 buçuk milyon çocuğumuza da sabırlar diliyorum. Türkiye'ye, insanımıza, evlatlarımıza bunu reva görenlere de yazıklar olsun diyorum! Evet! Türkiye'de eğitim-öğretim artık Survivor Platosuna dönmüştür. Gençlerimiz eğitim adasından bir bir ayrılırken; öğretmenlerimiz her türlü engelli parkurda eğitim mücadelesi vermektedir. Elbette dokunulmazlıkları da yine yandaşlar almaktadır! Bunun sorumlusu -asla ve asla- ne öğrencilerimiz ne de başımızın tacı öğretmenlerimizdir. Sebebi, iktidarın günübirlik eğitim politikasıdır. Bu politika mevcut bakanla birlikte iflasını cümle aleme ilan etmiştir. Türkiye'ye günübirlik politika değil: ‘önce ahlak ve maneviyat diyen' bir anlayış gereklidir.' sözleriyle eleştirdi.
İdam cezasını yasalaştıralım
Diyarbakır'da katledilen 8 yaşındaki Narin'in öldürülmesi konusunu da değinen Arıkan, ‘Narin'i katledenler hak ettikleri cezayı alacak mı? Kamuoyundaki bu endişe yersiz değildir.' dedi. Cezaların caydırıcı olmadığını belirten Arıkan, idam cezasının yasalaştırılması çağrısı yaparak, açıklamalarını şöyle sürdürdü: ‘Her gün onlarca suç kaydı olan kişilerin sokaklarda serbestçe dolaştığını görüyoruz. Görüyoruz ki ceza kanunu ve infaz yasası; suçluları caydırıcı şekilde cezalandırmaktan çok uzak.Bu cezasızlık durumu, katilleri ve çocuklarımızın hayatını karartan canileri cesaretlendirmektedir.Narin'in katledildiği bu acı olayı bir milat kabul ederek; benzer vahşeti, aklının ucundan dahi geçirenlerin bacaklarını titretecek değişiklikleri hayata geçirelim.

Buradan Meclis çoğunluğunu elinde bulunduran iktidara ve tüm muhalefet partilerine sesleniyorum. Gelin hep birlikte;
1. Ceza kanununda ve İnfaz yasasında değişiklik yaparak cezaların caydırıcılığını artıralım.
2. Cinayet ve özellikle çocuk cinayetleri için çerçevesi çok net şekilde belirlenmiş bir kapsamda idam cezasını yasalaştıralım. Burada daha sonra siyasi bir intikam aracına dönüşmemesi için “çerçevesi net bir şekilde belirlenmiş ve cinayetle sınırlı” olması bizim için en önemli kriterdir. Bunun altını dikkatle çiziyoruz.

Toplum olarak adalet duygumuzu derinden sarsan çocuk cinayetleri karşısında hep birlikte “İdam gelsin!” seslerini duyuyoruz. Evet, sadece -altını çiziyorum sadece- bu vahşice eylemler karşısında bunun gerekliliğini savunuyoruz.Ancak ne yazık ki, adaletin mafyanın oyuncağı olduğu, yargının parayla satın alındığı, bu Türkiye'de çocuk cinayetleri için bile idamı söylerken bir kez daha düşünüyoruz.Ciğerimiz yanıyor, ama “idam” derken bile AK Parti'nin siyasi hesaplaşmalarına takılmaktan korkuyoruz. Türkiye bu cehennemi yaşamak zorunda değil! Hukuku ve adaleti yerle bir eden bu iktidarı bir an önce değiştirip,gerçek adaleti sağlamak ve toplumun vicdanını rahatlatacak cezaları hak edenlere en ağır şekilde vermek bizim görevimizdir.Biz aynı zamanda, sadece cezalandırmayla suçun önlenemeyeceğinin farkındayız. Bu nedenle aynı zamanda toplumu bilinçlendirme ve suçu ortaya çıkaran sosyolojik zemini ortadan kaldırmaya yönelik kapsamlı politikaları da uygulamaya geçirmek gerekmektedir.'

Bakmadan Geçme